Kaygı Yazdır

Öğrenciyis

Kaygı

Kaygı düzeyi düşük öğrenciler ve velileri içindir.

Kaygısız başarı yoktur!

  • Pişirdiği yemeğin lezzetli olması ve tam kıvamında pişmesi için gerekli kaygıyı duymayan aşçının pişirdiği yemek yenmez.
  • Aşık olduğunuz kişinin size ilgisinin sürmesi için kaygı taşımayıp yeterli ilgiyi göstermezseniz terk edilirsiniz.
  • Fabrikasında ürettiği malın kalitesi ve standardının iyi olması ile ilgili kaygı taşımayan iş adamı batar.
  • Yeterli çalışmayı yapmadığı için aldığı davaları kaybeden avukat müşteri bulamaz.
  • Yaptığı işin düzgün olması için kaygı taşımayan, gerekli titizliği göstermeyen işçi işten atılır.
Sizin için önemli olmayan bir konuda kaygı duymazsınız.

  • Tarlada ekili ürününüz yoksa yağmurun yağıp yağmayacağı
  • Denizde geminiz yoksa fırtınanın çıkıp çıkmayacağı ile ilgili kaygı duymazsınız.
Dolayısıyla kaygı, yaşamın tüm alanlarında başarı için olmazsa olmaz
gereklilikte, azlığı karar çokluğu da yokluğu da zarar bir duygudur.
Kaygı; nedeni açıkça tanımlanamayan, tedirgin edici bir duygu veya mantıksız bir
korku olarak tanımlanabilir.
Sınav kaygısı denince akla genellikle öğrenci başarısını olumsuz etkileyen yüksek
kaygı gelir. Ancak düşük düzeydeki sınav kaygısı da başarının önünde önemli bir
engeldir. Sınavlarda başarılı olabilmek için yeterli kaygıya sahip değilseniz gerekli
çalışmayı yapmaz gerçek performansınızı gösteremezsiniz.
Sınav kaygısı duygusunun açlık duygusundan fazlaca farklı olduğu söylenemez.
Hiç açlık duygusu hissetmeyen bir insan, beslenmesine dikkat etmezse güçsüz
kalır, sağlığı bozulur, sınav hazırlık süreci veya sınav uygulaması ile ilgili hiç kaygı
duymuyorsanız veya çok az kaygı duyuyorsanız; sınava hazırlık için gerekli programlı
çalışmayı yapamaz sınavda gerçek performansınızı gösteremezsiniz.
Sürekli açlık hisseden bir insan yemesini ve kendisini kontrol etmezse sağlığı
bozulur, obez olur. Yüksek kaygı yaşıyorsanız, hazırlık sürecinde geçmiş başarısızlıklara
ve gereksiz korkulara kapılarak çalıştığınız konuya odaklanmakta zorluk çekersiniz. Sınav
sırasında ise okuduğunuzu anlamada zorluk yaşarsınız. Bildiğiniz soruları
cevaplayamazsınız.
Normal aralıklarla açlık hisseden ve düzenli beslenen insan sağlıklı bir vücuda
ve beyne sahip olur. Açlık duygumuzu kendi denetimimizle düzenleyip sağlıklı beslenmeyi
öğrenebiliriz. Kaygınızı normal düzeyde tutuyorsanız, düzenli ve programlı çalışıyor
eksiklerinizi bulup gideriyor ve kendinize güveniyorsunuz demektir. Sizin yaşadığınız
kaygı, verdiğiniz emeğin karşılığını alabilmenin heyecanıdır.

KAYGI BAŞARININ EN GÜÇLÜ TETİKLEYİCİSİDİR
ÖĞRENCİLERİN SINAV KAYGISININ DÜŞÜK OLMASININ NEDENLERİ
  1. Eğitim verenlerin beklenti düzeyinin düşük olmasıÖğretmenlerin, öğrencilerini yeterince tanımadan anlamadan onlar hakkında verdikleri kararlar velilerin tutumunu etkilemekte, öğrencilerin geleceğini şekillendirmektedir.Kendisinden başarı beklenmeyen öğrencinin çalışma isteği duyması başarıya motive olması mümkün değildir. Ancak ortada bir başarısızlık varsa bu başarısızlıktan en az öğrenci kadar öğretmen ve veli de sorumludur.İyi tanınan, doğru yönlendirilen ve yaptığı çalışmadenetlenen her öğrenci başarılı olmaya adaydır.
  2. Öğrencinin kendisinden beklenti düzeyinin düşük olması.Bir özdeyiş ‘Bir kişiye 40 gün üst üste deli derseniz, deli olur.’ der.Öğrenci, veli ve öğretmenlerin kendi hakkındaki görüşlerini temel olarak kendi yargısını oluşturur ve başarıp başaramayacağına karar verir. Çalışmanın ve öğrenmenin gereklerini yerine getirmeden başarıp başaramayacağınıza karar vermeyiniz.Bir araştırmaya göre, bilgiyi temel alan akademik ve zihinsel zeka adı verilen faktörün başarıya katkısının sadece % 4- 5 dolayında olduğu görülmüştür. Başarının temelinde %90’ın üzerinde duygusal zeka bulunmaktadır. Duygusal zekanın temelinde ise özgüven, yeni kişinin kendi başına bir şeyi yapabileceğine olan güveni yatar.
  3. Ailenin B planının olması; Özellikle maddi kaygıları olmayan bazı aileler, çocuğuna kıyamaz ve ona sınavı kazanamadığı takdirde özel okul garantisi vererek rahatlatmaya çalışır. Bu durumda öğrenci sınavı kazanamazsa karşılaşacağı olumsuzluklarla ilgili bir kaygı duymadığından çalışma motivasyonu düşer. Ancak çocuk için gerekli maddi olanakların sağlanması başarı için yeterli koşul değildir.
  4. Özgüven duygusunun gerektiğinden yüksek veya düşük olması; Çocuğun anne ve babadan aldığı iki şey vardır. Sevgi ve eğitim. Sevgi; kabullenme, koruma, kollama ve sevecenlik gibi bütün olumlu duyguları içerir. Eğitim; öğretilen her şeyi, verilen bilgileri, becerileri, yasakları, kuralları, inançları, değerleri, görgü kurallarını ve insanın sosyalleşmesi için gerekli olan tüm toplumsal değerleri kapsar.
  • Ailenin aşırı koruyucu tavır içinde olması;
Bu tür ailelerin çocukları onlar için her şeyden önemlidir. Onlara kıyamazlar.
Hatta çocukları yorulmasın diye ödevlerini kendileri yaparlar, çocuktan çok az şey
beklerler. Çocuklarına ödev yapma ve ders çalışma sorumluluğu vermediklerinden onları
tembelleştirirler. Bu tutum çocukların sorumluluk duygusunu sekteye uğratır. Tek başına
bir şeyler yapmasına izin vermek ona saygı duyduğunuzu ve ona güvendiğinizi göstermenin
en etkili yoludur.
  • b-Ailenin çocuktan beklentisinin düşük olması; Sınav hazırlığında amacımız, her öğrencinin mükemmeli yakalamasını sağlamak değil sınırlarını zorlayarak yapabileceğinin en iyisini yapmasını sağlamaktır. Nasıl ki beklentilerinizin çok yüksek olması, sınav kaygısını tetikleyen bir unsursa, beklentilerin düşük olması da kaygıyı, yani motivasyonu, çocuğun kendine güvenini ve inancını düşüren önemli bir faktördür. Kendisinden az şey beklenen çocuklar, karşılaştığı her sorunda anne babasına yaslanır, onların her problemi çözeceğine inanır, onlara güvenir. Ancak kendine güvenmez.
  • Çocuğun yetiştirilmesinde aşırı hoşgörü anlayışı Velilerde ‘’çocuktur her şeyi yapar, çocuk özgür olmalıdır, onun her dediğini yapın’’ düşünceleri hakim ise, çocukta özgüven algısı fazla gelişerek her alanda başarılı olacağı düşüncesi hakim olmaya başlar. Yüksek özgüven ile birlikte her şeyi başaracağına inanan çocuk gerçeklikten uzaklaşarak çalışma gereği duymadan her şeyi elde edebileceğini düşünür. Ailenin yanlış ya da doğru çocuğun her tutumunun arkasında olması, disiplin öğesinin gevşek olması, öğrencinin kendi kendini denetimini sağlıklı bir şekilde geliştirememesine neden olur.
ÇOCUKLARIMIZI GELECEĞE, GELECEĞİN DÜNYASINA PROJEKSİYON
TUTARAK HAZIRLAMAK ZORUNDAYIZ.


İnsanlık tarihini incelediğimizde; tarım alanındaki devrimin 1000 yılda, sanayide ki
devrimin üç yüz yılda, bilişim ve teknolojideki devrimin ise 100 yıldan daha kısa sürede
gerçekleştiği görülmektedir.
Yaşamaya başlamakta olduğumuz çağ ise bilgi çağıdır. Dolayısıyla gücün kaynağı
bilgidir.
Bilgi çağı toplumlarının ihtiyaç duyduğu bireyler;
  • Hızla değişen teknolojiye uyum sağlayabilen,
  • Kendini sürekli olarak yenileyebilen,
  • Analitik düşünme ve sorgulama yeteneğine sahip bireylerdir.
Önceleri belirli bir mesleğe sahip bireylerin hemen hepsi, aynı işi aynı bilgilerle
sürdürebilirken, bugün bu durumun mümkün olmadığı görülmektedir. Bu doğrultuda
bireyler, yaşamları boyunca yeni bilgi ve beceriler kazanmaya ihtiyaç duymaktadır.
Dünyada yaşanan teknolojik ve sosyal değişimlere paralel olarak şirketler, yönetim
biçimleri ve çalışanlardan beklentiler de değişiyor.
Benzer eğitim sürecinden geçmiş gençlerin iş bulmada avantaj sahibi olabilmeleri
için akademik yeterliklerinin (diploma, lisans) yanı sıra, öne çıkmalarını sağlayacak, farklı
yetenek ve donanımlara da sahip olmaları gerekiyor.

İş dünyasının çalışanından beklentileri;


• Tüm sektörler için iyi derecede İngilizce ve iş koluna bağlı olarak ikinci bir
yabancı dile hakim olmak. Farklı dillerde yazılmış makale ve yayınları takip
edebilmek.
• İş koluna bağlı olarak özel yazılımları ve bilgisayarı etkin kullanabilmek.
• İnsan ilişkileri kurmada başarılı olmak, ekibe uyum sağlayabilmek ve eğer
yükselmek isteniyorsa bir liderin sahip olması gereken nitelikleri geliştirmek.
• Gelişmiş sözel yeteneklere sahip olmak, dinleyicileri bilgi düzeli ve konuşmadaki
akıcılıkla etkileyebilmek.
• Müşteriler ve temsilcileri ile iyi ilişkiler kurabilmek.
• Kültürel birikime sahip olmak, dünyada yaşanan değişimlere ayak uydurabilmek,
siyasi ekonomik ve sosyal değişimleri takip etmek.
• Özel ilgi alanlarına ve hobilere sahip olmak.
• Her zaman bakımlı, özenli gözükmek.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol